İstanbul Sözleşmesi kadına şiddete karşı sıfır toleransa odaklanmış bir insan hakları aracıdır. Kendialanında sadece Avrupa değil, dünya genelinde “altın standart” olarak gösterilir. Sözleşme, kadınaşiddet ve ev içi şiddeti bir insan hakkı sorunu olarak ele alır. Şiddetin sebebi olarak eşitsizliği görür. Şiddet uygulayanların adalete teslim edilmesi, sözleşmenin temel taşlarını oluşturması açısından çokönemli bir güvencedir. Ev içi (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik) şiddet, çocuğun erken evlilikadı altında cinsel ve her türlü istismarı, zorla evlendirilme, cinsel taciz, cinsel şiddet, taciz amaçlıtakip, kürtaja zorlama, kürtajı yasaklama ve kısırlaştırmaya zorlama gibi olguları suç olarakdüzenleyerek cezalandırılmasını öngörmesi sebebiyle Türkiye’de kadının insan hakları açısındantemel ve en büyük güvencedir. Sözleşme kadına şiddetin ortadan kaldırılmasına odaklansa da, taraf devletleri sözleşmeyi cinsiyet,ırk, cinsel yönelim ve yaşa dayalı şiddet ve ayrımcılık durumlarında uygulamaya da teşvik etmektedir.Sözleşme bugün itibariyle tüm Avrupa Birliği (AB) üye devletleri tarafından imzalanmış ve bunlardan21’i tarafından onaylanmıştır*. AB, Sözleşme’yi 13 Haziran 2017’de imzalamıştır. Sözleşme’nin tüm ABüye ülkeleri için onaylanması ve uygulanması için çalışmalar devam etmektedir**. Bir insan hakları ihlali olan kadına şiddet ve ev içi şiddetle mücadele için bütün kurum, kuruluş vebaşta TBMM ve ülkeyi yönetenler İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamakla yükümlüdürler. İstanbulSözleşmesi kadın ve LGBTİ+’ların insan hakları için bir güvencedir. Sözleşme’den çekilmeye sebepolarak LGBTİ+’ları öne sürmek ve hedef göstermek kabul edilemez. Nefret söylemi, cinsiyet ve cinselyönelim temelli ayrımcılık durdurulmalıdır. Anayasamızın açık hükümleri göz ardı edilmemeli, Anayasaihlal edilmemeli ve her ne kadar 20 Mart 2021 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmış olsa da YOKHÜKMÜNDE olan karar acilen geri çekilmelidir. Adını kendi şehrinden alan, ilk imzacısı olduğu, amacı kadınları şiddetten korumak olan temel